23.01.2008

Ne dönüş ama.....

Sezon başından bu yana merak ettiğim bir soruydu bu: Tottenham nasıl oluyor da bu kadro ile ligin bu sıralarında bulunuyor diye, gerekli patlamayı çoğu yedeklerden oluşan Arsenal'a yaptılar. Arsene Wenger skorun sahadaki oyunu yansıtmadığını söyledi. Jermaine Jenas ise galibiyetin anahtarının ruh olduğunu. Günümüz futbolunun açmazlarından biri değil mi zaten bu? Evet öyle. Fakat bunu söyleyecek klüplerden birisi Tottenham değil maalesef.

21.01.2008

Milano savaşları....

Milan'ın ardından Inter'de Ronaldinho'yu takibe aldı. Vasat bir sezon geçiren Brezilya'lı İspanya defterini kapatmaya karar verirse bir Milano savaşı başlar mı acaba. Tabi Chelsea'yi de unutmamak gerekiyor.

Önümüzdeki maçlara bakalım o zaman....

Hemen her sitede, blog'da geçen haftanın değerlendirmelerini bulabiliyorsunuz zaten. Biz bu haftaya hangi gündemle başladık ona bakalım o zaman, zaten tam anlamı ile Lyon'un mağlubiyeti dışında ekstra bir olay yoktu hafta sonundan kalan.

Liverpool'da bitmeyen satış dedikoduları ve gelecekleri konusunda panik içinde olanlar var mesela: Benitez, Crouch ve Riise. Riise'yi Aston Villa, Crouch'u ise Manchester City istiyor. Crouch transfer dedikodularının sürekli ilk 11'de olamamasından kaynaklandığını ancak Liverpool gibi takımlarda zaten sürekli ilk 11'de oynamanın mümkün olmadığını söyledi. Kalmak istiyor yani Riise gibi o da. Torres ise Benitez'in kalacağına inandığını söyledi. Aynı zamanda Liverpool'da Atletico'dan çok daha rahat olduğunu da ekledi.
Keegan koltuğa oturur oturmaz transfer listesini yaptığı, listenin en üstünde ise Football Manager'cıların da yakından tanıdığı, son ayların yükselen degeri Micah Richards. Sven'in bu işe pek sıcak bakacağını sanmıyorum.

Listede başka kimler var derseniz Bayern'den Daniel van Buyten, Chelsea'den Shaun Wright-Phillips ve Wayne Bridge, Tottenham'dan Jermain Defoe, Blackburn'den David Bentley, Manchester United'dan Wes Brown and Dundee United'dan Barry Robson. Kral bu oyunculardan en azından 3 tanesini Newcastle forması altında görmek istediği belirtiyor.

Bu arada forvet hattına mutlaka takviye düşünün Manchester City'nin gündeminde olan diğer bir oyuncu ise Bayern'den Lucas Podolski. Bayern'liler tepkili ama Podolski İngiltere ligine yakışır diyoruz.

18.01.2008

3'de 3...

UEFA okurlarının oyları ile belirlenen 2007 yılı ne iyiler listesini yayınladı. Buna göre takım;

Iker Casillas (Real Madrid CF)
Daniel Alves (Sevilla FC)
Alessandro Nesta (AC Milan)
John Terry (Chelsea FC)
Eric Abidal (FC Barcelona)
Cristiano Ronaldo (Manchester United FC)
Steven Gerrard (Liverpool FC)
Kaká (AC Milan)
Clarence Seedorf (AC Milan)
Zlatan Ibrahimović (FC Internazionale Milano)
Didier Drogba (Chelsea FC)
Coach: Sir Alex Ferguson (Manchester United FC)

olarak belirlendi. Böyle bir liste için ilk bakışta önemli olan nedir diye düşünüce benim aklıma devamlılık geliyor doğrusu. Bir yıl önceye gidersek listede olan iki isim var : Gerrard ve Kaka. O zaman bir yıl daha geriye gidelim o zaman ne görüyoruz : Steven Gerrard. 3 yıl üstüste böyle bir listeye girebilmek önemli diyor tebrik ediyoruz.

17.01.2008

Kevin Keegan: Kralın Dönüşü


Büyük geri dönüşleri severim aslında zordur, zira bir önce yaşadaklarınızın hayaleti sürekli peşinizdedir. Bir de söz konusu olan geçen yıldan bu yana ikinci teknik direktörünü harcamış olan son zamanların sorunlu takımlarından biri ise durum daha farklı oluyor tabi. 5 Şubat 1992 - 8 Ocak 1997 tarihleri arasında Newcastle'ın başında bulunmuş olan "Kral" 251 maçta 138 galibiyet, 52 beraberlik, 62 mağlubiyet ile %54.98'lik bir başarı yüzdesi yakalamış, peki bu ne ifade ediyor; klüp tarihinin en yüksek yüzdesi. 1992-1993 sezonunda takımı dönemin Championship'inde (bizdeki Bank Asya 1. Lig) şampiyon yapan Keegan'ın şu anda önünde daha büyük hedefler duruyor.

Futbol Sevgisi Sınır Tanımaz


Hayat aslında basittir aslında, biz onu karmaşık hale getiririz. Futbol bir oyundur, biz onu endüstriyel , global bir sektör haline getiririz. Oynanması için aslında ne o meshur kurallar dizisine hatta ne de 11'er kişiye ihtiyaç vardır. Oyuncuların gücüne göre iki takım yapıldığında mesela 5 kişiye karşılık 6 kişi bile oynanabilir. Yıllarca oynamışlığımız vardır değil mi? Futbol sahası da öyle işte, gerçek bir kalenin olması şart olmadığı gibi, sahanın düz olması da şart değildir? Bir kere sevmeniz yeter oynamak için.

16.01.2008

Kazan Hala Kaynıyor...


Herhalde basının en çok sevdiği dönem transfer dönemleri. Baksanıza yine kazanlar kaynıyor. Sadece Türkiye'de mi? Hayır Shearer Newcastle'a gitmiyor, şimdi de Deschamps'ın adı geçiyor "Magpies" için. Yarın? Kim bilir belki Les Ferdinand, nasıl olsa bir dönem oynadı o da değil mi? Bizde neler var, Fenerbahçe'nin Fred sevdası. Bu olay gittikçe Galatasaray'ın meşhur Gallardo olayına benzemeye başladı, her transfer dönemi adı geçeceklerden yani. Ama üzgünüz Tottenham devrede ve daha önceki deneyimlerimizden biliyoruz ki bir Avrupa takımı isterse bir futbolcuyu gerçekten isterse alıyor.

15.01.2008

Efsane Geri Mi Dönüyor?

1996-2006 yılları arasında oynayıp takım için gerçek bir efsane haline gelip futbolu bırakan Alan Shearer'ın ismi Newcastle'ın yeni teknik direktör adaylarından birisi olarak geçiyor. Al belki de en iyi yıllarını geçirdiği takıma birinci adam olarak geri dönecek.

14.01.2008

İki Resim Arasındaki Farkı Bulun....

İbrahim Altınsay'ın 9 Ocak günü Radikal Gazetesi'nde yazdığı "Gündüzsüz, tekinsiz,geleceksiz" adlı yazı aklıma geldi Milan-Napoli maçını izlerken. Ne demişti Altınsay "Yunanistan'da ahım şahım bir futbolcu yetiştirme sistemi olduğunu sanmıyorum. Demek ki genç futbolcular, yeteneklerini geliştirecek, kariyerlerini yönetecek bir kültür ortamı buluyor orada... Bizimkiler ise 'ağbicilik, torpilcilik, cemaatçilik' içinde kaybolup gidiyor. Evet, üç kuruşluk maaşa talim eden altyapı hocaları küçük yaştaki yetenekleri belirlemekte üstlerine düşeni yapıyor. Genç takımlar uluslararası alanda bayağı iyi sonuçlar alıyor. Ya sonra... Minikler maçında bile prim dağıtan, hakem ayarlayan yöneticiler... Sahada yatan, penaltı arayan, kart isteyen, sahadan çıkınca hocasına bozuk atan, takım arkadaşının sırtından kariyer yapmaya çalışan futbolcular... Onları bu yönde yüreklendiren anne-babalar, ağbiler....." Avrupa'da ilk karşılaşmasını oynayan Pato'nun daha yeni ve genç olduğunu düşünenlere Emre'nin aynı yaşlarda neler yaptığını hatırlatırım. Mesela kariyerinde hala en büyük noktalardan biri olacak UEFA kupası finalinde niçin oynama şansı bulamadığını. Sanırım düşünmemiz gereken çok şey var....