13.06.2008

İsviçre:1 Türkiye:2

Maç yazılarını geç yazmak bazen çok daha objektif bir yoruma neden olabiliyor. Bir de kendi ülkenizin takımının maçını yazıyorsanız beklemek çok daha iyi zira duygusallığı üzerinizden atmış oluyorsunuz.

Biraz aslında erken yağmur görmüş Formula 1 yarışlarına benziyordu İsviçre-Türkiye maçı. Takımlardan biri yavaş gitme pahasına yağmur lastikleriyle sahaya çıkarken, diğeri hiçbir problem yokmuş gibi kuru zemin lastikleriyle sahadayıdı. Portekiz karşısında top tutamamakla suçlanan takıma Gökdeniz, Tümer, Arda gibi ayağında top tutabilen isimleri eklemişti Sinyor Terim. Lakin ilk yarı ayakta top tutmanın kabus olduğu bir zeminde oynanınca kabus bir devre izlemiş olduk. 32. dakikada Hakan Yakın'ın golüyle de ev sahibi 1-0 öne geçti. Yani kuru hava lastikleri yağmur altında hızı düşürüp gerilerde kalmasına neden oldu.

İkinci yarıya yağmur lastikeleri ile çıktı Fatih Terim. Gökdeniz'in yerine Mehmet Topal, Tümer'in yerine Semih oyundaydı. Ben açıkçası ikinci yarının en az yarısında da oynanan futbolun iyi olduğunu düşünmüyorum. Son bölümdeki topa sahip olmanın da ilerisi için çok büyük bir faydasının olacağını da sanmıyorum. Zira bu dönemde de goller dahil hiçbir organize, çalışılmış atak yapıldığına şahit olmadık. Elbetteki oyuncu kalitesi olarak karşınızdaki rakipten çok daha üstünsünüz ve o oyuncular biraz kıpırdadıklarında maçı çevirmeniz gayet muhtemeldir ancak Çek Cumhuriyeti karşısında bundan fazlasını yapmamız gerekir. Yine de herşeye rağmen maçın son bölümünde oynayan kadro - Hamit'in yeri dışında - ideal kadrodur diye düşünüyorum. Bu kadroda tek forvet oynayabileceğimiz bir forvet oyuncusu yok bence.

İsviçre'yi tebrik etmek lazım. Bir evsahibi olarak kupanın sehir zevkine katkılarından dolayı. Açıkçası bundan sonraki tüm kupaları evlerinden izlerler görüşüne de katılmıyorum. Özellikle kanatları hakikaten başarılı bir takım. Benim açımdan Yunanistan'ı izlemektense İsviçre'yi izlemek çok daha keyiflidir.

Hiç yorum yok: